M Nesli’nin online inanç pratiklerine dair düşüncelerinin, motivasyonlarının ve yaklaşımlarının modern görsel kültür ve teknik iletişim araçları çerçevesinde incelenmesi, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu çerçevede modern görsel kültürde internetin ve sosyal medyanın, M Nesli’nin online inanç pratiklerine nasıl etki ettiği çalışmanın temel problemi olarak somutlaştırılmıştır. Bu doğrultuda öncelikle teorik düzlemde görsel kültürün doğasının ve ona modern bir hususiyet veren temel özelliklerinin çerçevelenmesi, modern görsel kültür ve medya ilişkisinin anlamlı bir zemine oturtulması, bu ilişkinin ortaya çıkardığı medyatik etkilerin belirlenmesi ile medya ve din ilişkisi çerçevesinde dinin medyatik görünümlerinin somutlaştırılması amaçlanmıştır. Saha düzleminde ise M Nesli özelinde genç Müslümanların kendilerini ve inançlarını internet ve sosyal medya aracılığıyla nasıl ifade ettiği ve medya alanının simgesel kaynaklarının inanç, maneviyat, din ve aşkın olana yönelik anlamlarla ve pratiklerle nasıl ilişkilendiği sorgulanmıştır. M Nesli’nin algılarını ve deneyimlerini doğrudan birinci ağızdan elde edilen anlatılar çerçevesinde anlamlandırmak amacıyla bu çalışmada nitel anlatı analizi yöntemine başvurulmuştur. Gözlem ve yarı-yapılandırılmış mülakat veri toplama tekniklerinin bir arada kullanıldığı araştırma, hazırlanan soru formunun amaçlı tipik durum ve kartopu örnekleme tekniğiyle seçilen 20 katılımcı tarafından cevaplanması yoluyla gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak çalışma, hem kültürel belirlenimleri hem de teknik özellikleri gereği değer yüklü araçlar olarak nitelenebilecek internetin ve sosyal medyanın, genç Müslümanların online inanç pratiklerinin şekillenmesinde ciddi bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bu etkinin, dini görünümlü pratiklerin muhtevasını/özünü modern görsel kültürün seküler ve sekülerleştirici doğasına tabi kılması sebebiyle sekülerleştirici bir karaktere sahip olduğu ifade edilebilir. Bu durum genç Müslümanların online inanç pratiklerinin bir kısmının her ne kadar dini bir görünüm arz etse de seküler bir anlayışa içkin olabileceğini göstermektedir.
Dini kimliklerin sosyal medya platformlarında tezahür etme biçimleri ve akışkanlaşması bu araştırmanın temel konusudur. Kimliğin ve dinin dijitalleşme serüveninde hangi aşamalardan geçtiği, bireylerin sosyal medya kimlikleriyle offline kimliklerinin ne ölçüde örtüştüğü ya da farklılaştığı, sosyal medya ve din etkileşiminin hangi bağlamlarda ele alınması gerektiği ve sosyal medya kullanıcılarının online-offline uzamlar geçişkenliğinde dindarlıklarını nasıl deneyimledikleri, çalışmamızın başlıca ilgi alanlarını oluşturmaktadır. Öncelikle kimliğin sosyal teorideki izi geleneksel, modern ve postmodern dönemler bazında sürülmüş; zaman ve mekan gibi ontolojik bağlamlara yeni açılımlar getiren siber uzam dünyasının kimliği ve dini nasıl dijitalleştirdiği tarihsel bir perspektif içerisinde ele alınmış ve akabinde de Facebook, Twitter, Instagram özelinde yaptığımız saha araştırmasının bulguları sistematik bir şekilde sunulmuştur. Bu çerçevede ilk olarak kimliğin ve dini kimliğin daha örtülü şekilde ortaya çıktığı beğeni, gözetim, tüketim, mahremiyet ve sosyalleşme temaları ele alınmıştır. Sonrasında ele alınan dini içerikli paylaşımlar, dini bilginin otantikliği, din anlatımı, dini topluluklar, dini otorite ve online ritüel gibi dini kimliğin daha açık görünür olduğu temalar ise, dindarlığın online ortamlarda deneyimlenme biçimleri bağlamında incelenmiştir. Sosyal medyanın akışkan yapısı gereği nitel yöntemin tercih edildiği araştırmamızda veri toplama tekniklerinden siber-etnografik gözlem, derinlemesine görüşme ve doküman incelemesi kullanılmıştır. Sonuç olarak bu çalışma, yaşadığımız çağın dinamik şartlarında sosyal ağlarla gündelik hayat arasında anlık geçişler yaşayan bireylerin dini kimliklerinin siber uzam öncesindeki gibi sabit kalmasının güç olduğunu ve dolayısıyla akışkan kimlik görünümlerinin bireysel ve toplumsal düzlemde dini hayata yansımalarının izdüşümlerini takip etmenin günümüz dindarlığını anlamak açısından ehemmiyet arz ettiğini öne sürmektedir.
İslamofobi kavramı, İslam dinine ve Müslümanlara karşı duyulan ön yargıya ve ayrımcılığa dayalı korkuyu ifade etmektedir. İslam ve fobi kelimelerinin birleştirilmesi ile kurgulanan kavram, Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen ayrımcılık, dışlama ve şiddet eylemlerini tanımlamak için kullanılmaktadır. Özellikle 11 Eylül 2001 olayları ile literatürde daha yoğun bir şekilde görünür olmaya başlayan kavramın tarihsel arka planında Batı tarafından bilinçli olarak inşa edilen İslam karşıtlığının izleri yer almaktadır. Bu karşıtlık, Doğu-Batı ayrımından hareketle kuvvetlenmiş ve İslam’ın Doğu’nun dini olarak tanımlanmasıyla artmıştır. Bilimsellikten uzak, ön yargı ve yoruma dayalı oryantalist bakış açısıyla yapılan pek çok çalışma İslam dinini kategorize eden, radikallikle özdeşleştiren ve nihayetinde düşman olarak konumlandıran bir görünüm içermektedir. Bu üretim, Batılı edebiyatçı, sanatçı ve felsefeciler tarafından gerçekleştirilmiş, modern çağda da gazete, dergi, televizyon ve sanal ortamlarda karşılık bulmuş; teknolojik araçlar sayesinde bu anlatımlar sürdürülmüş ve Batılılar İslam’ı bu kurgular üzerinden okumuştur.
İslamofobinin bu köklü geçmişi literatürde ilgiyle izlenmekte, kavram pek çok çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Ancak kavramı, bizatihi kendisinin şekillenmesinde özellikle 20. ve 21. yüzyıldan itibaren etkin olarak rol oynayan kitle iletişim araçları perspektifinden ele alan çalışmaların sınırlılığı ilk bakışta dikkati çekmektedir. Söz konusu sınırlılık, kavramın self-oryantalist paradigma şeklinde nüfusunun büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu toplumlardaki varlığını ve doğasını ele alan çalışmalar açısından daha sorunlu bir görünüm içermektedir. Belirtilen nedenle çalışma, İslamofobinin nüfusunun büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu toplumlardaki varlığını Türkiye örneğinde sorgulamayı amaçlamaktadır.
Gençlik dönemi ile birlikte birey, sahip olduğu kimliği anlamaya ve yaşam tarzına yansıtmaya başlamaktadır. Ancak geleneksel dönemde bir bütün olan kimliğin, bireyci modernist ve yapı bozumcu postmodernist dönem içerisinde parçalanması ve muğlak bir hale gelmesi, ortaya çıkan söz konusu bu alt kimlik türlerinin tanımlanmasını ve anlaşılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu gelişmeyle bağlantılı olarak kişisel kimlikten ayrılmış olan dini kimlik, sorgulanan ve tartışılan kimliklerden biri haline gelmiştir. Zira inanç, anlayış ve zihniyet bütünlüğü çerçevesinde şekillenen dini kimlik, bir yandan içinde yaşanılan bu çağda hâkim olan ve eğitim, medya gibi seküler anlayışın temsilcilerinin etkisinde kalırken, öte yandan sahip olunan manevi inançları, ahlaki değerleri ve bireysel alışkanlıkları baştan sona etkileyecek süreç ve araçlara maruz kalmaktadır. Modern dönemin eğitim aracı olan üniversite, gençlerin yaşamlarında bir dönüm noktası olması ve kimliklerini, özellikle de sahip oldukları dini kimliklerini derinden etkilemesi açısından önem teşkil etmektedir. Bunun yanısıra üniversite eğitimi alan gençlerin; aldıkları eğitim ve sahip oldukları dini anlayışları çerçevesinde modern ve seküler dünyanın silahı olarak görülen medyayı nasıl gördükleri ve kimliklerine özellikle de dini kimliklerinin biçimlenmesine dair ne tür roller atfettiklerinin bilinmesi bir diğer elzem konudur.
Bu çerçevede çalışmada, üniversite öğrencilerinin dini kimlik inşasında medyanın ne kadar etkili olduğuna dair çıkarımlarda bulunmak üzere nitel analiz yöntemi seçilmiş ve yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Örneklem olarak İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İlahiyat Fakültesi lisans öğrencilerinden 40 katılımcının dahil edildiği görüşmelerde elde edilen verilerin analizi sonucunda; gençlerin dini kimliklerinin inşasında kurucu en temel unsurun aile olduğu tespit edilmiştir. Sonrasında ise, yakın çevreden, yazılı kaynaklardan ve bilgisine güvenilen kişi ve kurumlardan etkilenildiği görülmüştür. Medyanın bu anlamda bilgi edinme kaynağı ve rol model edinme anlamında baskın olduğu görülmüştür. Medyanın dini kimliğin inşasına katkı sağlayıcı süreçlerdeki rolüne bakıldığında; dindarlık perspektifini genişletme ve dini anlayış ve inancını perçinleyici uygulamaları edinme aracı olarak işlev gördüğü tespit edilmiştir.
M Nesli’nin online inanç pratiklerine dair düşüncelerinin, motivasyonlarının ve yaklaşımlarının modern görsel kültür ve teknik iletişim araçları çerçevesinde incelenmesi, çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Çalışmada modern görsel kültürde internetin ve sosyal medyanın, M Nesli’nin online inanç pratiklerine nasıl etki ettiği temel problem olarak ele alınmıştır. Bu çerçevede M Nesli özelinde, genç Müslümanların kendilerini ve inançlarını internet ve sosyal medya aracılığıyla nasıl ifade ettikleri ve yine söz konusu nesil özelinde medya alanının simgesel kaynaklarının inanç, maneviyat, din ve aşkın olana yönelik anlamlarla ve pratiklerle nasıl ilişkilendiği sorgulanmıştır. M Nesli’nin algılarını ve deneyimlerini birinci ağızdan elde edilen anlatılar çerçevesinde anlamlandırmak amacıyla nitel anlatı analizi yöntemine başvurulmuştur. Yarı-yapılandırılmış mülakat veri toplama tekniğinin yanında destekleyici bir unsur olarak siber etnografik gözlemin de kullanıldığı araştırma, hazırlanan soru formunun amaçlı tipik durum ve kartopu örnekleme tekniğiyle seçilen 20 katılımcı tarafından cevaplanması yoluyla gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak çalışma, hem kültürel belirlenimleri hem de teknik özellikleri gereği değer yüklü araçlar olarak nitelenebilecek internetin ve sosyal medyanın, genç Müslümanların online inanç pratiklerinin şekillenmesinde önemli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bu etkinin, dini görünümlü pratiklerin muhtevasını/özünü modern görsel kültürün seküler(leştirici) doğasına tabi kılması sebebiyle sekülerleştirici bir karaktere sahip olduğu ifade edilebilir. Bu durum genç Müslümanların online inanç pratiklerinin bir kısmının her ne kadar dini bir görünüm arz etse de seküler bir anlayışa içkin olabileceğini göstermektedir.
Anahtar Kelime: Din Sosyolojisi, Görsel Kültür, M Nesli, Medya ve Din, Online Din